Çankaya Üniversitesi, Balgat Yerleşkesi’nde Üniversite’nin Kent, Bölge, Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezinin (KentMer) Etkinlikleri kapsamında, Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Mecit Vural ve Ankara doğası, tarihi ve kültürel değerleri ile ilgili kitap ve yazıları ile tanınan gazeteci yazar Dr. Necati Yalçın, “ANKARA’NIN KORUNMASI GEREKLİ TEHLİKE ALTINDAKİ ÇİÇEKLERİ” başlıklı bir konferans verdiler.
Konferansa, Fakülte dışından da çeşitli kurum ve kuruluşlardan büyük ilgi gösterildi ve katılım sağlandı. Çankaya Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Can ÇOĞUN, KentMer Müdürü Prof.Dr. Mehmet TUNÇER, Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ali TÜREL, Şehir ve Bölge Planlama Bölüm Başkanı Doç.Dr. Ezgi KAHRAMAN, Mimarlık Bölümü Başkanı Doç.Dr. Gülsu Harputlugil ve Mimarlık Fakültesi’nin çok sayıda öğretim üyesi ve öğrencileri katıldılar.
Korumada Uzman Şehir Plancısı olan KentMer Müdürü Mehmet Tunçer; koruma kararları alındıktan sonra korunamamasının daha çok kentsel rant ve çarpık politik kararlardan kaynaklandığını belirtti. Koruma planlarının yapılması, Tabiat Parkı, Milli Park vb koruma statülerinin yaygınlaştırılması ve “Uzun Devreli Gelişme Planları” nın hazırlanması gerektiğini söyledi.
Prof.Dr. Mecit Vural: “Bugünkü bilgilerimize göre Ankara’da alttür ve varyeteleri ile birlikte yaklaşık 2355 bitki taksonu vardır. Bu Türkiye florasının beşte birini Ankara’da görebiliriz demektir. Bunların 400 kadarı endemiktir, yani ülkemize özgüdür. Endemik türlerden 90 kadarı da tehlike altında olan türlerdir. Bunların öncelikli olanlarını, yani önlem alınmazsa kısa sürede yok olabilecek olanlarını duyurabilme gayretindeyiz. Özellikle canlıların kendi yaşam ortamlarının tahrip edilmeden korunabilmesi son derece önemlidir. Maalesef, ülkemizde hassas alanların tahribatını önlemekte güçlük çekiyoruz.
Bunun için 2013 den bu yana Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün destekleri ile koruma çalışmalarını yürütmekteyiz. Bu güne kadar 14 türün yaşam ortamlarında tanıtılması yapılmış: yerinde yapılan eğitim çalışmalarıyla yöre halkı bu konuda bilgilendirilmeye çalışılmıştır. Neticede, çok acil durumda olan 7 tür tel örgüyle çevrelenmiş, 6 türün de tür koruma eylem planları tamamlanmıştır. Koruma ve izleme çalışmaları devam etmektedir. Bu konu da destek verebilecek kurumların katkılarını da beklemekteyiz. Sunumumuza ilgi gösteren gençlerin yüksek oranda katılımı bizleri çok mutlu etti. Dinamik gençliğimizin enerjisine ihtiyacımız var. Bahar aylarında yakın çevrelerindeki bitki türlerini ve onların şekillendirdiği yaşam birliklerini tanımak isteyen gruplara imkân dâhilinde önderlik de edebiliriz.” dedi.
Dr. Necati Yalçın: “Endemikler. Öylesine değerliler ki! Ankara’nın değerleri arasında özel bir yerleri var. Uzmanlarla görüşmelerde tam sayıda hem fikir olamıyoruz belki ama ben 33 sayısının altını çiziyorum. Ve bu 33 çiçeğin sadece Ankara’da yetiştiğinin, alanlarının ve sayılarının her geçen gün azaldığının önemini vurgulamaya çalışıyorum. Konuyu bilenler zaten bu konuda çok duyarlılar. Buradaki gibi konferanslarda duyanlar da ilk kez duyanlar da hemen yüksek duyarlılık seviyesini yakalıyorlar. Aksi de düşünülemez zaten. Bilinmesi durumunda korunmamaları düşünülemez.
O yüzden bu çok özel çiçekleri anlatmaya devam diyoruz. Davetimizi kırmayıp konferansa gelen ve değerli bilgiler paylaşan Ankara Üniversitesi’nden Prof.Dr. Ahmet Emre Yaprak ve Uzman Tuğrul Körüklü (Herbaryum ANK), Engin Alkan (ANDOÇAM), Türkiye Milli Botanik Bahçesi yetkilileri, Türkiye Tohum Gen Bankası yetkilileri, Türkiye Milli Botanik Bahçesi yetkilileri, Biyoçeşitlilik ve Genetik Kaynaklar Bölümü’nden Dr. Şenay Boyraz, Ankara’nın 3 endemiği için tür eylem planları yapan Dr. Ümit Subaşı, Kıbrıs Köylüleri Derneği’nden Hasan Bağ ve Hasan Kuş, doktora çalışmasını Kıbrıs Vadisi üzerine yapan Sinem Uğur'a, Diğer katılımcılara, geleceğimizin güvencesi öğrencilerimize, Çankaya Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Can Çoğun ve Eşi'ne, öğretim üyeleri ile konferansın gerçekleşmesini sağlayan KentMer Müdürü Prof. Dr. Mehmet Tunçer’e ayrı ayrı teşekkür ederiz. Bunca zamandır ihmal edilen endemiklerimizin geleceklerine umutla bakmamızı sağladılar.” dedi.
Toplantı sonunda Rektör Can Çoğun Konferansın çok yararlı olduğunu, tehdit altındaki türler ve endemik türlerin mutlaka korunması için çaba gösterilmesi gerektiğini, Ankara halkının katılımı ile Merkez Kampüs’te daha katılımlı, basına açık bir konferans daha yapılmasının iyi olacağını belirtti. Ayrıca; endemik türlerden birinin Çankaya Üniversitesi tarafından sahiplenilerek korunması için çaba gösterilmesinin diğer üniversitelere de örnek olabileceğini sözlerine ekledi..
Yazı dizimizin bu bölümünde Araştırmacı Yazar Necati Yalçın ile küçük bir bozkır kasabasından, büyük bir Başkente dönüşen Ankara’yı konuşmaya devam ediyoruz.
Tarih İçinde Ankara’nın Kalbi Ulus serimizin geçtiğimiz bölümünde Osmanlı döneminde gereken önemi göremeyen ve kaderine terk edilen küçük bir bozkır kasabası olan Ankara’nın ve Ulus’un tarihi yapısı anlattık. Unutulan bir kasabadan, Cumhuriyetin Başkenti olan Ankara ve onun saklı tarihini içinde yaşatan Ulus’u tarihi yapıları ve hikâyeleriyle anlatmaya devam ediyoruz.
Araştırmacı Yazar Necati Yalçın ile yaptığımız Tarih İçinde Ankara’nın Kalbi Ulus söyleşilerinin bu bölümünde Ankara taşından yapılan içinde hikâyelerini sakladığı mimari yapılarını anlattı.
Ankara’nın kalbi Ulus – Bölüm 2 – Youtube Video
2. Bölümü İzlemek için : https://youtu.be/tdlA5dQi6CA
1. Bölümü İzlemek için : https://youtu.be/jRNjH6Z7fbA
Araştırmacı Yazar Necati Yalçın Tarih İçinde Ankara’nın Kalbi Ulus – Bölüm 2’yi anlatmaya küçük bir hikâye ile başladı;
“Önce ünlü Lörcher çalışmış üzerinde. Sonra Fransızların baş mimarı ve iki Almanla yarışma açılmış. Barcelona’da, Berlin’de gelişme planı yarışmalarını kazanmış yarışmacılara Ankara’nın yarım yüzyıl sonraki nüfusunun 250 bine ulaşacağı gibi fena hatalı bir ön bilgi verilmiş. Galip Jansen olmuş.
En başta Cumhuriyetin kadrolarında henüz Kuvayı Milliye ruhu hâkimmiş. Heyecanla plan uygulamaya konulmuş.
Tamam, Ankara biraz orantısız büyümüş ama daha ilk başlarda işin içinde başka işler varmış: “Atatürk, Meclis’ten Çankaya’ya doğru giderken, iki katlı bir yapının yıkıldığını görür. Yerine yüksek bir binanın yapılacağını öğrenir. “Nasıl olur?” diye sorar. Çekinerek gelen yanıt Büyük Önder’i ayrıca şaşırtacaktır: Yapıyı yıkan zat, izni Atatürk’ten aldığını söylemiştir.”
Bu rahatsız edici durum hiç bitmez, Jansen’i de çok rahatsız eder. Jansen, Atatürk’ten sonra Türkiye’den ayrılırken plandan imzasının silinmesini isteyecektir.”
Yalçın: “Ankara hâlâ saklar o heyecanlı günlerin izlerini. Saklayamadığımız bir mekâna kısaca değinelim. Maltepe Havagazı Fabrikası, gelişimin belleği yapılar arasındadır. Yıkılmaya başlandı.
Yapımında Türk işçilerin yanında çalışan İngilizlerin başkentinde, bizimkinden sonra yapılan bir havagazı fabrikası var; Battersea. Bugün, tarihi eser sınıfında ve Etkileşimli Master Planı yapılmış, yenileniyor. İngiliz mimarisinin endüstri ikonu olmuş. İnternette Battersea Power Station yazın, görürsünüz” diyerek kısa bir bilgi vererek devam şöyle devam etti:
Battersea Power Station
“Ulus’un bugünkü görünümü ve tarihini yaşadığımız güzergâh tam 700 metre. Belkıs Minaresi’nin yerini değiştirmiş, Taşhan, Postane ve Karpiç’i uçurmuşuz, Öğretmen Okulu yanmış ama eldekilerin sizi şaşırtması garantili bir tur bu. Tur, Ulus’taki kentin simgelerinden Zafer Anıtı, karşısında 1. Meclis’ten başlıyor. “Yıkılacak mı” endişesi duyulan, kapatıldığı paravanın ardında talana maruz kalan İller Bankası’na dek anlatacağız.”
Vandalca Yıkılan İller Bankası (Bu söyleşi yapıldığında yıkılmamıştı!)
Türkiye’nin en büyük opera sahnesi
Yalçın: “İçinde Türk, Alman, Avusturyalı, İsviçreli ve Fransızların olduğu dünyanın ve memleketin ünlü mimar ve heykel sanatçılarının eşsiz bir resitali sizi bekliyor. Arkan, Arsev, Balmumcu-Bonatz, Egli, Elsaesser, Holzmeister, Koyunoğlu, Krippel, Leveau, Mongeri, Nazım Bey-Egli-Koyunoğlu, Özkan, Salim Bey-Şehit Hasip Bey. Alfabetik sıradaki isimler, bazen birden fazla eserle görsel şölen sunanlar. Bulvar’ın en eski yapısı, 80 yıllık ama yıkımı tartışılan ödüllü binası, Cumhuriyetin ilk büyük havuzlu parkı, İlk Ulusal Mimarlık Akımının nefis örnekleri, Türkiye’nin en büyük opera sahnesi, 5 müze, 7 heykel ve soğan kubbeli bir kültür merkezi, bu güzergâhta yer alıyor” dedi.
Yalçın: “Taht yok ki payı olsun, merkez Ankara oldukça İstanbul başına yastığa koyup, rahatça uyusun!”
Bu sözler “Ankara’nın en çok dönüşünü seviyorum” diyen ünlü şair Yahya Kemal’den alıntı yaparak Milli mücadele döneminde Ankara’nın önemine vurgu yaparak Ulusu anlatmaya devam etti.
“Yıllar önce de Ankara kitabı için Sevgili Levent Cömert, Serhat Astekin’le yapmıştık! Üçüne de selamla. Ulus’taki Ankara’nın simgelerinden Zafer Anıtı önündeyiz. Atı üzerinde Atatürk, önde mavzerli Mehmetçikler ve sırtında obüs mermisiyle arkada kadınlarımızdan biriyle, dev bir Heinrich Krippel anıtı. Eski Sümerbank, bir Martin Elsaesser yapısı karşıda. İçinde de bir anıt var; Oturan Atatürk Heykeli, imza yine Krippel. Yanında bir Giulio Mongeri eseri, İş Bankası var. İzinle gezilen müzesi ve görmek için hesap açtırır cinsten, İtalya’dan ithal ve oval tavan vitrayı var! Daha adım atmadan gözümüz seyreylemeye başladı sanki” diyerek Ulustaki bulunan binaların her birinin bir sanat eseri ve içlerinde bir milletin tarihini taşıdığını vurguladı.
Ankara’nın tarih kokan semti Ulus
Yalçın: “Ernst A. Egli imzalı Koç Han var ki, arada sıkışmış ama uluslararası holdingin temelinin atıldığı bina. Yolun başında 1. Meclis; bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak gezilere açık. Tasarımını Salim Bey’in yaptığı bina, Mimarı Hasip Bey’in 1. Dünya Savaşı’nda şehit düşmesiyle yarım kalmış. Durduğumuz yerden hemen alt tarafındaki yapıyı görebiliriz; Eski Sayıştay. Üç mimarın imzasını taşıyor; Nazım Bey, Egli ve Arif Hikmet Koyunoğlu. Opera’ya doğru yürüyelim. Yanmasaydı yerinde Öğretmen Okulu olacak yapıyı geçiyoruz, Clemens Holzmeister imzalı Merkez Bankası’na geldik” diyerek devam etti.
“Bankanın, sanal olarak da gezilebilen Para Müzesi olduğunu hatırlatayım. Yanında ikinci banka yapısını göreceğimiz Mongeri, 1. Ulusal Mimarlık akımının anıt yapılarından T.C. Ziraat Bankası’yla bizi bekliyor. Burada da müze var. Değerli dev tablolar, bankanın temeli olan Memleket Sandıkları görebileceklerinizden” dedi.
Yalçın: “Ulus Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin yapımı Cumhuriyet öncesine gidiyor.”
“Atatürk Bulvarı’nın en eski binası. Tekel Binası, soğan kubbesiyle hemen dikkatinizi çekecek. Yunus Emre Kültür Merkezi olarak kullanılıyor. O da güzel bir 1. Ulusal Mimarlık Akımı örneği ve Mongeri’nin güzergâhımızdaki 3. eseri. İnanılmaz ama mimarın bir eseri daha var! Hemen altındaki bina gezimizin ikinci Holzmeister imzalı yapısı olan ve imar işlerine katkı sağlamak amacıyla inşa edilen Emlak ve Eytam Bankası. Bugün PTT Pul Müzesi.”
“Müze Dükkân’dan alışveriş, kafesinde soluklanma şansınız var” diyerek anlatmaya devam etti.
“Karşıda ilk Etibank Binası olarak yapılan bir Sami Arsev yapısı var. Bulunduğumuz yerden anlaşılmaz ama üç kütleden oluşuyor. Buradan Atatürk Bulvarı’na bakan bölümünü görebiliyoruz. İstanbul yolunda diğer cephe, arada, eğrisel planda üçüncü bir kütle, yani yukardan bildiğiniz akordeon. Bugün Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait. Köşede gezinin son Mongeri eseri var. İlki gibi yuvarlatılmış köşesi vardır ama kapısı yanda. Osmanlı Bankası olarak yapılmış, günümüzde Garanti Bankası” diyerek kendi başına bir milletin tarihini saklayan ulusun mimari yapısını anlattı.
Söyleşimizde kasabadan bir ülkenin Başkentine dönüşen Ankara’nın tarih kokan semti Ulus için “Ne kadar anlatırsak anlatım gazete sayfalarına sığdıramayacağımız bir tarihtir Ulus” diyen Araştırmacı Yazar Necati Yalçın Ulus’un tarihi yapısını anlattı. “Tarih İçinde Ankara’nın Kalbi Ulus” yazı dizimizin yarınki bölümünde ise Bölge ve Şehir Plancısı Prof. Dr. Mehmet Tuncer ile geçmişimizden bu güne bir miras olarak kalan tarihi değerleri ve mimari yapıyı nasıl koruyacağımızı ve şuan ne durumda olduğunu konuşacağız.
Tarih İçinde Ankara’nın Kalbi Ulus 3. Bölümü ile devam edecek…