Rahmi M.Koç Müzesi'nde Ankara ve UNESCO Konferansı (08 Şubat 2020) (Sunumlardan)



UNESCO DÜNYA MİRASI LİSTESİ'NDE ANKARA'NIN ADI YOK 


Dr. Necati Yalçın,  “UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde Ankara’nın adı yok! Geçici listede 2 mekânı var. Bunca değerin karşılığı bu olmamalıydı. Bundan sonraya bakalım şimdi. 


Bugünden itibaren değerlere gerektiği gibi sahip çıkmak gerek. Bu anlamda ‘liste’ için değil belki de kendimiz, gelecek kuşaklar için gayret etmek önemli. Daha sonra her türlü listede Ankara adı bolca görünecektir. 




Prof. Dr. Mehmet TUNÇER konuşmasında  “Koç Müzesi’nde Ankara-Roma karşılaştırması yaparak, korunması gerekli ve UNESCO Dünya Mirası listesine girebilecek arkeolojik ve tarihsel /kültürel değerlerimizi, bu eserlere yapılan tahribatları anlatmaya çalıştım. 








Özellikle Augustus Tapınağı, Hacı Bayram Camisi çevresi, Antik Tiyatro da geçtiğimiz dönemde (vandalizm dönemi) yapılan yıkımları sundum. Bu günlerde Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma dairesi başkanlığı tarafından planlanan çalışmaları içeren bir sunum yaptım.'' ifadelerini kullandı. 

Rahmi M.Koç Müzesi'nde Ankara ve UNESCO Konferansı (08 Şubat 2020): 





Konferans İzlenimleri 


Rahmi M.Koç Müzesi'nde Ankara ve UNESCO Konferansı



Rahmi M.Koç Müzesi'nde Ankara ve UNESCO KonferansıRahmi M.Koç Müzesi'nde Ankara ve UNESCO Konferansı





Rahmi M.Koç Müzesi'nde Ankara ve UNESCO Konferansı (08 Şubat 2020)



Ankara Kent Konseyi Kale Çalışmaları Yürütme Kurulu ve Ankara Rahmi M.Koç Müzesi işbirliğiyle gerçekleştirilen, Prof.Dr. Mehmet Tunçer'in “Ankara ve Unesco Dünya Mirası Adayları” ve Dr. Necati Yalçın’ın “Al Gözüm Seyreyle Turu” başlıklı sunumlar, salonu hınca hınç dolduran Kale ve Ankara sevdalılarınca keyifle izlendi. Konuşmacılar, Ankara’nın potansiyelinden söz ederek, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde Ankara’nın adının olmamasına dikkat çektiler.  


 VANDALİZM DÖNEMİ YAPILAN YIKIMLARI SUNDUM 

Çankaya Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi  Prof. Dr. Mehmet TUNÇER konuşmasında  “Koç Müzesi’nde Ankara-Roma karşılaştırması yaparak, korunması gerekli ve UNESCO Dünya Mirası listesine girebilecek arkeolojik ve tarihsel /kültürel değerlerimizi, bu eserlere yapılan tahribatları anlatmaya çalıştım. 

Özellikle Augustus Tapınağı, Hacı Bayram Camisi çevresi, Antik Tiyatro da geçtiğimiz dönemde (Vandalizm Dönemi) yapılan yıkımları sundum. Bu günlerde Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma dairesi başkanlığı tarafından planlanan çalışmaları içeren bir sunum yaptım.'' ifadelerini kullandı.  Tunçer: ''Ayrıca, Hacı Bayram Camii yanındaki Augustus Tapınağı’nın Roma’daki Ara Pacis Sunağı gibi şeffaf bir müze içerisine alınmasını önerdim.  

minesofuoğlu Instagram posts - Gramho.comAnkara Haberleri - Augustus Tapınağı'na 'Şeffaf Müze' önerisi - Yerel  Haberler

Augustus Tapınağı’nı kapalı bir mekânın içine alırsak muhafaza etmiş oluruz’' dedi. 

UNESCO DÜNYA MİRASI LİSTESİ'NDE ANKARA'NIN ADI YOK 

Dr. Necati Yalçın,  “UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde Ankara’nın adı yok! Geçici listede 2 mekânı var. 

Bunca değerin karşılığı bu olmamalıydı. Bundan sonraya bakalım şimdi. Bugünden itibaren değerlere gerektiği gibi sahip çıkmak gerek. Bu anlamda ‘liste’ için değil belki de kendimiz, gelecek kuşaklar için gayret etmek önemli. Daha sonra her türlü listede Ankara adı bolca görünecektir. 



Tam bu noktada katılımın, sunumların yapılacağı salona sığmayacak ölçüde olması, konuyla ilgili kişilerin salonda yerlerini almış olmaları ve son durumlar hakkında izleyenlere bilgi vermeleri son derece değerliydi. Bu etkinliğin düzenlenmesinde katkı ve katılım sağlayan tüm Güzel İnsanlara sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. İyi ki varlar.” ifadelerini kullandı. 



ANKARA BÖYLE ZAMANLARDA İYİCE GÜZELLEŞİYOR, DAHA DA KIYMETLENİYOR 

Ankara Rahmi M. Koç Müzesi Müdürü Mine Sofuoğlu,  ''Ankara Rahmi M. Koç Müzesi ve Ankara Kent Konseyi Kale Çalışmaları Yürütme Kurulu işbirliği ile Prof. Dr. Mehmet Tuncer’in “Ankara ve UNESCO Dünya Mirası Adayları” ve Dr. Necati Yalçın’ın “Al gözüm Seyreyle Ankara Turu” başlıklı sunumlarını içeren söyleşi müzemizde gerçekleştirdik. 



Sanatçısıyla, akademisyeniyle, esnafıyla kalpleri Ankara’mız için atan güzel insanlar salonu hınca hınç doldurdu. Ankara Kent Konseyi Kale Çalışmaları Yürütme Kurulu başkanı, Ankara eski milletvekili Şevket Bülend Yahnici ve Ankara Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Tabiat Varlıkları Daire Başkanı Bekir Ödemiş de dinleyiciler arasındaydı. Dinleyiciler Ankara’mıza ait, çoğu zaman bakıp da göremediğimiz pek çok kültürel zenginliği adeta nefessiz dinlediler. Ankara böyle zamanlarda iyice güzelleşiyor, daha da kıymetleniyor.'' ifadelerini kullandı. 



Şevket Bülent Yahnici yazılarıyla artık Ngazete'de!
ANKARA SEVDAMIZ,. ANKARALI OLMAYI HAYATIN  ve KADERİN MUTLU TESADÜFÜ OLARAK GÖRDÜK 

Ankara Kent Konseyi Kale Çalışmaları Yürütme Kurulu Başkanı Şevket Bülent Yahnici, ''Ankara sevdamız. Ankaralı olmayı hayatin ve kaderin mutlu tesadüfü olarak gördük.'' dedi. "Türkiye’nin kalbi" olan Başkentimizin Türk dünyasının gözbebeği ve dünyanın gıpta ettiği, saygı ile bahsettiği bir şehir konumuna gelmesi de Ankaralılar olarak gönlümüzün isteği... "Ankara’nın kalbi"nin ise Altındağ'da, yani eski şehrimizde attığına inanıyoruz. Bu inançtan yola çıkarak da eski şehri tarif ediyor ve bunun kalbine de Kaleyi yerleştiriyoruz. 

Bu anlamda da Şehrimizin tarihten getirdiği değerleri anlatmaya gayret ediyoruz. Tarihi bakımdan, taşıdığı arkeolojik değerler açısından, kültürel miras açışından sahip olduğu güzellikleri gün yüzüne çıkarmak, korunmalarını sağlamak, güncel sanatla da birleştirerek bütünüyle bu zenginliği büyük bir turizm destinasyonu olarak yerliye, yabancıya sunmak... Aslında yapmaya çalıştığımız işlerin özeti budur. İşte tam bu noktada bu ise gönül vermiş Kale dostları, eski şehrin kıymetini bilenler ve Ankara’yı hak ettiği yerlere taşımaya ahdetmiş dostlar devreye giriyor. Konuyla ilgili en güzel son örneği, Koç Müzesi’nde yaşadık.

Cumhuriyet tarihinin ilk müzesi: Ankara Kalesi haberi - Arkeolojik Haber -  Arkeoloji Haber - Arkeoloji Haberleri

(Kaynak : https://www.arkeolojikhaber.com/haber-cumhuriyet-tarihinin-ilk-muzesi-ankara-kalesi-15837/)

 İki Ankara sevdalısı/gönüllüsü dostumuz, bizlere Ankara’nın tarihten getirdiği güzellikleri, kültürel/arkeolojik varlıkları nefis sunumlarıyla aktardılar. Üstelik sadece Kale ve eski şehir itibarıyla değil, ilin bütün çevresiyle ilgili sunumlarıyla nasıl büyük bir değeri farkında olmadan yaşadığımızı gözler önüne serdiler. Prof.Dr. Mehmet Tuncer ve Dr. Necati Yalçın hocaların sunumunu keyifle izledik, dinledik. 


UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girecek nitelikteki – ama maalesef ihmal ettiğimiz – güzellikleri, "Al Gözüm Seyreyle" turuyla gözler önüne serdiler... Yerlisi, yabancısıyla insanların Ankara’yı bir başka gözle görmelerini istiyorsak önce Ankaralıların gözünü açmak zorundayız. Bu anlamda çok faydalı iki sunum/söyleşi oldu... Söyleyenlere, dinleyenlere, dinleyip hisse çıkaranlara teşekkürler.” ifadelerini kullandı. 



Tarih İçinde Ankara’nın Kalbi Ulus (SonSöz Gazetesi Faruk Gökyurt ile Söyleşi / 25 Eylül 2018)

 Tarih İçinde Ankara’nın Kalbi Ulus





 



 

Kasabadan Başkent Oluşa Yolculuk / 25 Eylül 2018

 

Prof. Dr. Şehir ve Bölge Plancısı Mehmet Tuncer ve Araştırmacı Yazar Necati Yalçın ile küçük bir bozkır kasabasından, büyük bir Başkente dönüşen Ankara’yı konuştuk. Ankara’nın unutulan kalbi Ulus nasıl bugünkü Ulus oldu?

 

 

Tarih İçinde Ulus - Bölüm 1 - HD

İzlemek için : 


https://www.youtube.com/watch?v=jRNjH6Z7fbA&feature=youtu.be



Tarih İçinde Ulus - Bölüm 1 - HD

İzlemek için : 


https://www.youtube.com/watch?v=tdlA5dQi6CA

 

 

 

Osmanlı Döneminde Gereken Önemi Göremeyen Ve Kaderine Terk Edilen Küçük Bir Bozkır Kasabası Olan Ankara’nın Ve Ulus’un Tarihi Yapısı Nasıldı?

 

 

Unutulan bir kasabadan, Cumhuriyetin Başkenti olan Ankara ve onun saklı tarihini içinde yaşatan Ulus’u tarihi yapıları ve hikâyeleriyle anlattık. İçinde yaşadığımız şehri okumanız ve tanımanız için yazı dizisi halinde bölüm bölüm anlattık.

 

 

Prof. Dr. Şehir ve Bölge Plancısı Mehmet Tuncer ve Araştırmacı Yazar Dr. Necati Yalçın ile yaptığımız söyleşilerin bu bölümünde Taşhan Meydanından Ulus’a dönüşen tarihi semtin hikâyesini konuştuk.

 

 


 


 

Prof. Dr. Şehir ve Bölge Plancısı Mehmet Tuncer ; “Öncesi ve sonrası Ulus’u şu şekilde anlatabiliriz. İlk başta Ulus, Ulus adıyla anılmıyordu. Burası ilk zamanlarda Taşhan diye anılıyordu. Sonra Ulus heykeli konulunca Hâkimiyet-i Milliye yani Ulus adını aldı. Taşhan meydanı ismi nereden geldi onu kısaca anlatayım. Çünkü Necati Hocam da onun devamını söyleyecek.

 
Ankara’da tarihi ticaret merkezi hanlar bölgesinden uzun çarşı aracılığıyla 16. 17. yüzyıllarda gelişmiş. 19. yüzyılın sonunda demiryolunun 1892’de Ankara’ya gelmesiyle Taşhan binası yapılmış” diyerek bir Cumhuriyetin kurulduğu ve bir milletin küllerinden yeniden doğduğu tarihi semt olan Ulus’u şu şekilde anlatmaya devam etti.

 

 

“Taşhan aslında 102 odalı diyorlar ama emin değilim daha küçük olabilir. Taşhan’ın inşası demiryolunun gelişiyle ve istasyon caddesinin açılmasıyla çok önemli bir de ittahat ve terakki merkezinin kurulması yani ilk meclis binası. Aslında Taşhan meydan değil orada mezarlıklar var bakımsız bir yer ama ekonomi geliştikçe demiryoluna bağlı olarak ekonominin ithalat ve ihracatın gelişmesiyle bakımlı hale dönmeye başlamıştır.

 

 



 

 

İstanbul’dan Ankara’ya demiryolundan önce üç gün de geliniyordu. Hatta daha önce kervanlarla konaklayarak filan on günü buluyordu. Ama demiryolu ile iki güne indi ve daha sonrasında bir güne kadar indi bu durum Ankara’nın ekonomisinde müthiş bir gelişme sağladı. Ankara’da ilk un fabrikası ve çeşitli fabrikaların kurulması hatta soft ürününün tekrar canlanması ile Ankara’da yeniden hayat başladı.”

 

 

Tuncer; “Soft Dediğimiz Tiftik Keçisinin Soft Ürünleri Durmuş Fabrikalar Yanmış, Bedestenler Yanmış Ama Demiryolunun Gelmesiyle Bu Ekonomi Canlanıyor.

 

Ankara’ya tabi milli mücadele döneminde askerlerin cepheye gitmesi ve cepheden gelmesi demiryolu sayesinde çok kolay oluyor demiryolunun büyük etkisi var, haberleşmenin büyük etkisi var başkentlikte de bunun çok büyük etkisi vardır” dedi.

 

 

Profesör Dr. Tuncer yazdığı romanlarla Milli Mücadele Dönemimize ışık tutan Turgut Özakman’ı da söyleşimizde şöyle andı; “Ulus bir cumhuriyetin doğuşu başkentin doğuşu orada Turgut Özakman’da onu Ulus merkezin meydanın toplanma mekânı olduğunu yazdı. Askerlerin gelip burada Hacı Bayramda namaz kılıp meydanda toplandığını ve namazgâh tepesinde yaralıların gelmesi gitmesi Ulus’un önemi giderek artıyor.

 

 

 



 

 

 

Tabi savaşın kazanılmasından sonra milli mücadelenin başarıya ulaşmasından sonra büyük taarruz ve Ankara’nın başkent oluşuyla beraber Ankara’nın kaderi değişiyor. Ben onu hep küllerinden yeniden doğan kent diye bahsederim. Çünkü Roma döneminde çok önemli bir kent Ankara seksen-yüz bin nüfusa ulaşmış ve Roma için Doğu Roma için bir Augustus Tapınağı, bir Roma hamamı, bir tiyatronun burada olması çok önemli bir kent olduğunun göstergesidir.”

 



 

Şehir Ve Bölge Plancısı Tuncer Söyleşimizin Bu Kısmını Şu Sözlerle Bitirerek Sözü Araştırmacı Yazar Necati Yalçına Bıraktı.

 

“14. Yüzyılda ahi merkezi ahi cumhuriyeti deniyor. Ama pek cumhuriyet değil de o kendi kendine bir yönetim modeli var ama sonra cumhuriyetin başkenti olarak Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının burayı merkez seçmesi Anadolu’nun ortasında önemli bir idari merkez ve çağdaş planlı bir başkent oluşturma fikri ile Ankara’nın kaderi değişiyor. Ankara küllerinden doğuyor. O bozkır kasabası yazın tozdan geçilmeyen, sıtmadan kavrulan, yanmış yıkılmış birçok yeri hanlar bedestenler yanmış çökmüş ekonomi çökmüş kimsenin gelmek istemediği kasaba iken birden hızlı bir planlama sürecine giriyor.”

 

 

Araştırmacı Yazar Necati Yalçın; “Mehmet hocam sayılar verdi ne kadar net bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey varsa o zamanlar ulaşımın araba ile değil atla yapıldığı ve Taşhan diye bu hakikatten bu günlere gelseydi dediğimiz bir yapı” diyerek sözlerine şu şekilde devam etti.

 

 

“O mekânın alt katı ahır alt katına atlarını bağlıyorlar üst katında kalıyorlar ama kalan kim yarınlarda biraz sonrasında milletvekilleri olacak. Onlarda atlarını bağlıyorlar hatta çoğununda eşeği var yani ulaşım eşekle yapılıyor. Benim çok sevdiğim kitaplardan bir tanesi Yakup Kadri’nin olması lazım o zaman Ankara’da bir şeyi millete duyurmak için çığırtkanlar dolaşıyor.”

 

 

Yalçın; “O çığırtkanların eşeğinin kaybolduğunda kullanılması söz konusu ne oluyor. Adam yollarda eşek bulan eşek bulan diye bağırıyor. Çünkü adam önemli bir adam işte arabasını kaybetmek günümüzde nasıl kötüyse eşek kaybetmekte o dönemde kötü bir durum peki eşeğini yollarda nasıl arayacak çığırtkan çıkarıyor. Buradan şuraya gelmek istiyorum araba filan yok at ve eşek en iyi ulaşım aracı dolayısı ile Taşhan da buna hitap edebilmek için alt katı ahır.

 


 

Sulahan’da Da İki Bölge Var

 

 

Sulahan’ın arka tarafı aslında deve barınağı çünkü kervanlar geliyor ve yük getiriyorlar. 16. Yüzyılda o zaman zaten tren yok develer arkada han bölümünde ön tarafta da köşk mescit var odalar var orada konaklıyorlar” dedi.

 

 

Yazar Necati Yalçın dönemin binalarını ve Ulusu anlatırken Mustafa Kemal Atatürk’ün bir hikayesini de şöyle anlatıyor; “Tren geldi o trenden Taşhan’a kadar nasıl gelecek yine at eşek neden? Araba çünkü o zaman Ankara’da bir sayıma göre iki tane derken demir yolu istasyon milli mücadele birlikte inanılmaz da önemli bir hale geliyor. Mustafa Kemal’e Ankaralılar daha sonrasında Mustafa Kemal Paşa çünkü rütbesiz o sıra diyorlar ki size eski ziraat mektebini verelim kullanılmıyor. Çokta büyük başka Ankara’da büyük bina yok oradan merkeze gelmesi o kadar zor ki toplamda iki araba sanıyorum. Birisi Mustafa Kemal’in emrinde ama yok yani arabada yok birde var o dönem için arabanın benzin sorunu, lastik sorunu var. Burası şehre çok uzak bugün ki Keçiören o zaman Mustafa Kemal Paşa ikinci karargâh evini tam bu demir yolunun olduğu yer istasyona koyuyor yani Direksiyon binasını kullanıyor” diyerek devam etti.

 

 

 



 

 

“Direksiyon binasında demir yolundaki bina bunu mimari ile de bağlayacak olursak bunu yapan mimar Vedat Tek. Mimar Vedat Tek’in cumhuriyet öncesi bir yapısı var işte burası. Cumhuriyet sonrası binaları da var. Ankara Palas gibi bu anlamda Vedat Tek’in altını çizmek lazım cumhuriyet öncesi ve sonrası Ankara’ya anıt eser bırakan tek mimar. Onun yaptığı bu direksiyon binası direksiyon Almancadan gelir.

 

 

Yönetmek Demek Alman Yönetici Binası Aslında Ne Yazık Ki Diğer Bina Gidiyor Bir Tek Direksiyon Binası Kalıyor.

 

 

Şimdi de arkasına dev bir alışveriş merkezi gibi bir istasyon yapıldı. İçinden tren geçen alışveriş merkezi de olabilir adı. Bu bina yapılınca eski yapı dünyanın en önemli art deko yapılarından biri olarak hala internette çıkar. O çok gölgede kaldı” dedi.

 
Yalçın; “Direksiyon binası gelince Mustafa Kemal Paşa burası biraz iyi durumda değil Fikriye Hanım geliyor. Bu eve Fikriye Hanım geldikten sonra burası bir eve dönüşüyor alt kat karargâh toplantıların yapıldığı yer üst katta yatıyorlar. Fikriye Hanım onun tabiri ile paşasını bazen geç saatlere kadar bekliyor. Şimdi burada araba sayısı hemen ortaya çıkacak. Çalışmaya Çankaya’daki köşke gidiyor daha sonra zaten burası kapanıyor üçüncü ev olarak Çankaya’daki Bağ Köşkü’ne geçilecek. Henüz şuanda Mustafa Kemal Paşa Direksiyon binasında yaşıyor. Ama geç saat zifiri karanlık Fikriye Hanım bekliyor ve hep gözü Çankaya civarlarında derken bir çift ışık yanıyor.

 

 




 

 

O tepede hemen anlıyor ki Mustafa Kemal Paşa toplantısı bitti geliyor. Gecenin çok geç bir saati de olabiliyor. Malum o insanlar hep birlikte fedakârlıkla gerekirse sabaha kadar oturuyorlar. Ama Fikriye hanımda orada paşasını bekliyor. Orada bir çift ışık yandığını görünce yani arabanın farlarının yandığını görünce oda lambasının ışığını arttırıyor. Çünkü Ankara’da elektrik yok zaten iki ışık göründü. Mustafa Kemal Paşa’nın arabası oda aşağıya kilometrelerce uzaktaki Direksiyon binasına baktığında o ışığı görüyor ve biliyor ki Fikriyesi ona en azında bir yorgunluk kahvesi veya bir çorba yapmış yatmamış onu bekliyor. Dolayısı ile direksiyon binasına gittiğimizde idari lambayı görebiliriz”.

 

 

Araştırmacı Yazar Necati Yalçın Anlattığı Hikayeden Sonra Sonsöz Olarak Şu Cümlelerle Söyleşimizin Bu Bölümü Son Verdi;

 

 

 

“Taşhan içinde Cumhuriyet’in başında 1920 1923 Cumhuriyet ilan edildiği zaman Hotel De Angora adında bir otel açılıyor. Ankara Oteli şuan ki Hilton gibi neden o dönemde sıcak su var kalorifer var telefon var. Bu üç konfor aracıyla Hotel De Angora bütün milletvekilleri İstanbul’dan geldiğinde orada ağırlanıyor.

 
Hotel De Angora ve çevresinde Çankırı kapı caddesi üzerindeki bir takım dinlenme eğlence yerleri ve Hisar caddesine doğru çıkarken İstanbul Pastanesi sonra da Karpiç denilen bir lokanta açılıyor bu lokanta İstanbul’dan gelen bir lokanta sahibi görmüş geçirmiş bir insan. Bu işleri çok iyi bilen bir Karpiç lokantası ve 1933’e kadar burada Taşhan’ın içinde daha sonra taşınmış büyümüş ama Taşhan’da duruyor. Taşhan’ın önemi bu çevresindeki bir takım yapılar.”

 

 

Küçük bir bozkır kasabası iken koca bir ülkenin Başkenti olan Ankara’nın en eski semti Ulusu tarihi yapısı hikâyeleri ve mimarisini anlatmaya devam edeceğiz. Yarınki bölümümüzde Profesör Dr. Mehmet Tuncer ve Araştırmacı Yazar Necati Yalçın ile ‘Cumhuriyetin ilk yıllarında Ulus’ konuşacağız.

 

 

 

 

 

 

Kaynak     :     www.sonsoz.com.tr

Kaynak : http://mimdap.org/2018/09/tarih-ycinde-ankaranyn-kalbi-ulus/ (Erişim 30.08.2020)


Park Gibi Mahalle : Saraçoğlu Çürümemeli (Geçmişin İzinde 5 / Paşa Alyurt - Milliyet Ankara Eki-17 Ağustos 2020)

 


                PARK GİBİ MAHALLE : SARAÇOĞLU (NAMIK KEMAL MAHALLESİ)

Prof. Dr. Mehmet Tunçer: Ankara’nın kamu eliyle yapılan ilk toplu konut projelerinden biri Saraçoğlu Mahallesi’dir. 1928 yılında Herman Jansen tarafından yapılan Ankara İmar Planı’nda bulunmakla birlikte bu planın yapımından 16 yıl sonra inşa edilmeye başlanmıştır. 

Dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’nun girişimleri neticesinde yapıldığı için, mahalleye kendisinin adı verilmiştir. Mahallenin yapım projesi, 1944 yılında Paul Bonatz’a verilerek artan memur nüfusunu karşılaması amacı ile yaptırılmıştır. Geleneksel Ankara Mimarisinden esinlenerek hazırlanan mimari projeleri, konut dokusu ile ve yetişkin çınar ağaçları ile uzun yıllar Kentsel ve Doğal Sit olarak korunmuştur. Ancak 7-8 yıldan beri yıkılarak arsası rant amaçlı değerlendirilmek istenmektedir. Bu da aslında bir “Vandalizm” ve “Kent Suçu” dur..



Tolga Kutlu: Korunamayan Bir Cumhuriyet Emaneti!!            Saraçoğlu Mahallesi 1979 yılında içerisindeki konut alanları ile birlikte 1. Derece Kentsel Sit Alanı ilan edilmiştir. Daha sonrasında ise 1993 yılında mahalle içerisinde yer alan Adnan Ötüken İl Kütüphanesi (Eski Milli Kütüphane), Namık Kemal Orta Okulu ve Çankaya Belediyesi Kaymakamlığı ise  tescilli yapılar olarak ilan edilmiştir.

Mahalle 2013 yılında 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun gereği ‘Riskli Alan’ ilan edilmiştir. Aynı yıl Koruma Kurulu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan gelen taleple Saraçoğlu Mahallesi içerisindeki konutların koruma derecesini  2. Derece’ye düşürmüştür.  

 
SARAÇOĞLU TAHLİYE EDİLDİKTEN SONRAKİ SÜREÇTE YOK OLMAYA BAŞLADI


bu riskli alan ilanından sonra 2015 yılında ise mahalle içerisinde yaşayan insanların tahliye işlemine başlanmıştır. 2015 yılı içerisinde Ankara 12. İdare Mahkemesi, Saraçoğlu Mahallesi’nin 1. Derece Koruma Statüsünden çıkarılarak 2.Derece Statüde sayılmasına neden olan kararı iptal etmiştir.

SARAÇOĞLU TARİHİ DOKUSU VE ANITSAL AĞAÇLARI İLE KORUNMALIDIR!


2017 yılına gelindiğinde ise Saraçoğlu Mahallesi’nin, Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.’ye  Gayrimenkul Satış Vaadi ve Arsa Payı Karşılığında Hasılat Paylaşımı Esasına Göre İnşaat Sözleşmesi Yapılmak Sureti İle Devri…’ kararlaştırılmıştır. Bu devir işlemi açıklamasından sonra herhangi bir çalışma yapılmamıştır. 2018 yılında Danıştay 10. Dairesi Saraçoğlu Mahallesi’nin Bakanlar Kurulu Kararı ile olan  Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.’ye devrini, oy birliği ile iptal etmiştir.

Bu süreç sonucunda ise son olarak, 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı, Ankara 6. İdare Mahkemesi’nin ’Şehircilik ilkeleri, planlama esasları ile kamu yararına uygun olmadığı ve bu nedenlerle de hukuka uygun bulunmadığı’gerekçeli kararı ile iptal edilmiştir.


SARAÇOĞLU GÜNÜMÜZE KADAR YAPILAN BÜTÜN PLANLARDA KORUNMUŞTUR 


Nasıl Korunabilir?

Çocuklar ve büyükler 19 Mayıs'ı Saraçoğlu'nda kutladı | Güçlü Anadolu  Gazetesi
Necati Yalçın : ‘Saraçoğlu çocukların ve sincapların olabilir’…

Saraçoğlu Mahallesi ve etrafında yer alan kullanımlar yayalaştırılmalıdır. Mahalle içerisinde  ve Bakanlıklar Bölgesi içinde kalan kısım araç trafiğine kapatılmalıdır.  Saraçoğlu Mahallesi özelinde ise; alan içerisine kamusal kullanımlar koruma-kullanma dengesi gözetilerek yeniden düzenlenebilir. Aynı şekilde yasalar ve koruma kanunları çerçevesinde mahallenin tamamı tarihi otel yerleşkesi olarak planlanabilir. Saraçoğlu Mahallesi’nin hem taşıdığı Cumhuriyet Dönemi özellikleri hem de anı değeri özelliği ile buradan hareketle mahallenin tamamı Cumhuriyet Dönemi’ni anlatan bir müze olarak yaşatılabilir. 

Bir başka öneri ise Necati Yalçın’ın da dediği gibi ‘Saraçoğlu çocukların ve sincapların olabilir’…

Dr. Necati Yalçın

Sevgili Tolga, Mahale’nin tarihinden alıp korunma önerilerine kadar gayet güzel özetledi aslında. Daha önce de yazdım anlattım. Mahalle’nin kaderine terk edilmişliğinin uzun sürmesinden belki, bir-iki yeni öneri daha eklemede yarar var!

Sokaklarında yürürken neden kelebekler omzunuza konmasın?

Burası önemli bir değer. Küçültmek, yıkmak, yerine korunmalı.

Hatta bir çılgınlık yapılmalı, alanı büyütülmeli, yeşil dokusu geliştirip zenginleştirilmeli. Yeşil dokusuna çalı, çiçek eklemek örneğin.

Yapın! Sokaklarında yürürken omzunuza kelebeklerin konsun!

Ankara’nın göbeğinde bu denli geniş alanda bir yeşillik istesek de elde edilemeyecek bir durum. Park gibi mahalle yani! Hele ağaçkakan veya sincaplar. Mahalle onları yuvası olmuş artık. Mahalle’nin ilk yapıldığı sıralarda belki de çevrede yaşarken sığınacak son yer olarak buradalar. Diğer kuşlar için, kuş yuvaları, kedi-köpekler için su ve yem kapları…



Mahalle’nin ağaçlarında uçuşan, konan yeşil papağan, serçe, saka veya ağaçkakanları kafanızı kaldırdığınızda görmek içten bile değil.

Hemen yakınında Güven Park var. Büyükşehir, Park’ı eski yeşil alanına kavuşturma gayreti içinde. Iyi sonuçlar umuyorum. Park hemen yakında. Burası da tamamen yaya bölgesi haline getirilip, ağaçlar çoğaltılıp, belki bazı vasıfsız yapılar yıkılıp, Mahalle ile Park birleşse diyorum!

Saraçoğlu Mahallesi | Alternatif Ankara Hayatı!

Paul Bonatz Müzesi

Yapılardan bir tanesi Mahalle’nin mimarı adına bir müzeye dönüştürülebilir. Hatta istenirse Ankara'da eserler bırakan yerli-yabancı diğer mimarlar için de müzeler açılabilir. Holmeister Müzesi, Egli Müzesi, Mimar Kemalettin Müzesi veya Koyunoğlu Müzesi neden açılmasın? O kadar yapı, çürümeye terk edilmek yerine mutlaka değerlendirilmeli.

Bugün binalar için insansızlaştırmayı, ağaçlar ve bazı alanlar için yapmak daha yararlı sonuçlar doğuracak.Bir mikro klima özelliği kazanmış Mahalle’nin kazanılması, Ankara’ya, sonuçlarını tahmin edemeyeceğimiz bir değer kazandıracaktır.