Tarih İçinde Ankara’nın Kalbi Ulus
Kasabadan Başkent Oluşa Yolculuk / 25 Eylül 2018
Prof. Dr. Şehir ve Bölge Plancısı Mehmet Tuncer ve Araştırmacı Yazar Necati Yalçın ile küçük bir bozkır kasabasından, büyük bir Başkente dönüşen Ankara’yı konuştuk. Ankara’nın unutulan kalbi Ulus nasıl bugünkü Ulus oldu?
Tarih İçinde Ulus - Bölüm 1 - HD
İzlemek için :
https://www.youtube.com/watch?v=jRNjH6Z7fbA&feature=youtu.be
Tarih İçinde Ulus - Bölüm 1 - HD
İzlemek için :
https://www.youtube.com/watch?v=tdlA5dQi6CA
Osmanlı Döneminde Gereken Önemi Göremeyen Ve Kaderine Terk Edilen Küçük Bir Bozkır Kasabası Olan Ankara’nın Ve Ulus’un Tarihi Yapısı Nasıldı?
Unutulan bir kasabadan, Cumhuriyetin Başkenti olan Ankara ve onun saklı tarihini içinde yaşatan Ulus’u tarihi yapıları ve hikâyeleriyle anlattık. İçinde yaşadığımız şehri okumanız ve tanımanız için yazı dizisi halinde bölüm bölüm anlattık.
Prof. Dr. Şehir ve Bölge Plancısı Mehmet Tuncer ve Araştırmacı Yazar Dr. Necati Yalçın ile yaptığımız söyleşilerin bu bölümünde Taşhan Meydanından Ulus’a dönüşen tarihi semtin hikâyesini konuştuk.
Prof. Dr. Şehir ve Bölge Plancısı Mehmet Tuncer ; “Öncesi ve sonrası Ulus’u şu şekilde anlatabiliriz. İlk başta Ulus, Ulus adıyla anılmıyordu. Burası ilk zamanlarda Taşhan diye anılıyordu. Sonra Ulus heykeli konulunca Hâkimiyet-i Milliye yani Ulus adını aldı. Taşhan meydanı ismi nereden geldi onu kısaca anlatayım. Çünkü Necati Hocam da onun devamını söyleyecek.
Ankara’da tarihi ticaret merkezi hanlar bölgesinden uzun çarşı aracılığıyla 16. 17. yüzyıllarda gelişmiş. 19. yüzyılın sonunda demiryolunun 1892’de Ankara’ya gelmesiyle Taşhan binası yapılmış” diyerek bir Cumhuriyetin kurulduğu ve bir milletin küllerinden yeniden doğduğu tarihi semt olan Ulus’u şu şekilde anlatmaya devam etti.
“Taşhan aslında 102 odalı diyorlar ama emin değilim daha küçük olabilir. Taşhan’ın inşası demiryolunun gelişiyle ve istasyon caddesinin açılmasıyla çok önemli bir de ittahat ve terakki merkezinin kurulması yani ilk meclis binası. Aslında Taşhan meydan değil orada mezarlıklar var bakımsız bir yer ama ekonomi geliştikçe demiryoluna bağlı olarak ekonominin ithalat ve ihracatın gelişmesiyle bakımlı hale dönmeye başlamıştır.
İstanbul’dan Ankara’ya demiryolundan önce üç gün de geliniyordu. Hatta daha önce kervanlarla konaklayarak filan on günü buluyordu. Ama demiryolu ile iki güne indi ve daha sonrasında bir güne kadar indi bu durum Ankara’nın ekonomisinde müthiş bir gelişme sağladı. Ankara’da ilk un fabrikası ve çeşitli fabrikaların kurulması hatta soft ürününün tekrar canlanması ile Ankara’da yeniden hayat başladı.”
Tuncer; “Soft Dediğimiz Tiftik Keçisinin Soft Ürünleri Durmuş Fabrikalar Yanmış, Bedestenler Yanmış Ama Demiryolunun Gelmesiyle Bu Ekonomi Canlanıyor.
Ankara’ya tabi milli mücadele döneminde askerlerin cepheye gitmesi ve cepheden gelmesi demiryolu sayesinde çok kolay oluyor demiryolunun büyük etkisi var, haberleşmenin büyük etkisi var başkentlikte de bunun çok büyük etkisi vardır” dedi.
Profesör Dr. Tuncer yazdığı romanlarla Milli Mücadele Dönemimize ışık tutan Turgut Özakman’ı da söyleşimizde şöyle andı; “Ulus bir cumhuriyetin doğuşu başkentin doğuşu orada Turgut Özakman’da onu Ulus merkezin meydanın toplanma mekânı olduğunu yazdı. Askerlerin gelip burada Hacı Bayramda namaz kılıp meydanda toplandığını ve namazgâh tepesinde yaralıların gelmesi gitmesi Ulus’un önemi giderek artıyor.
Tabi savaşın kazanılmasından sonra milli mücadelenin başarıya ulaşmasından sonra büyük taarruz ve Ankara’nın başkent oluşuyla beraber Ankara’nın kaderi değişiyor. Ben onu hep küllerinden yeniden doğan kent diye bahsederim. Çünkü Roma döneminde çok önemli bir kent Ankara seksen-yüz bin nüfusa ulaşmış ve Roma için Doğu Roma için bir Augustus Tapınağı, bir Roma hamamı, bir tiyatronun burada olması çok önemli bir kent olduğunun göstergesidir.”
Şehir Ve Bölge Plancısı Tuncer Söyleşimizin Bu Kısmını Şu Sözlerle Bitirerek Sözü Araştırmacı Yazar Necati Yalçına Bıraktı.
“14. Yüzyılda ahi merkezi ahi cumhuriyeti deniyor. Ama pek cumhuriyet değil de o kendi kendine bir yönetim modeli var ama sonra cumhuriyetin başkenti olarak Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının burayı merkez seçmesi Anadolu’nun ortasında önemli bir idari merkez ve çağdaş planlı bir başkent oluşturma fikri ile Ankara’nın kaderi değişiyor. Ankara küllerinden doğuyor. O bozkır kasabası yazın tozdan geçilmeyen, sıtmadan kavrulan, yanmış yıkılmış birçok yeri hanlar bedestenler yanmış çökmüş ekonomi çökmüş kimsenin gelmek istemediği kasaba iken birden hızlı bir planlama sürecine giriyor.”
Araştırmacı Yazar Necati Yalçın; “Mehmet hocam sayılar verdi ne kadar net bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey varsa o zamanlar ulaşımın araba ile değil atla yapıldığı ve Taşhan diye bu hakikatten bu günlere gelseydi dediğimiz bir yapı” diyerek sözlerine şu şekilde devam etti.
“O mekânın alt katı ahır alt katına atlarını bağlıyorlar üst katında kalıyorlar ama kalan kim yarınlarda biraz sonrasında milletvekilleri olacak. Onlarda atlarını bağlıyorlar hatta çoğununda eşeği var yani ulaşım eşekle yapılıyor. Benim çok sevdiğim kitaplardan bir tanesi Yakup Kadri’nin olması lazım o zaman Ankara’da bir şeyi millete duyurmak için çığırtkanlar dolaşıyor.”
Yalçın; “O çığırtkanların eşeğinin kaybolduğunda kullanılması söz konusu ne oluyor. Adam yollarda eşek bulan eşek bulan diye bağırıyor. Çünkü adam önemli bir adam işte arabasını kaybetmek günümüzde nasıl kötüyse eşek kaybetmekte o dönemde kötü bir durum peki eşeğini yollarda nasıl arayacak çığırtkan çıkarıyor. Buradan şuraya gelmek istiyorum araba filan yok at ve eşek en iyi ulaşım aracı dolayısı ile Taşhan da buna hitap edebilmek için alt katı ahır.
Sulahan’da Da İki Bölge Var
Sulahan’ın arka tarafı aslında deve barınağı çünkü kervanlar geliyor ve yük getiriyorlar. 16. Yüzyılda o zaman zaten tren yok develer arkada han bölümünde ön tarafta da köşk mescit var odalar var orada konaklıyorlar” dedi.
Yazar Necati Yalçın dönemin binalarını ve Ulusu anlatırken Mustafa Kemal Atatürk’ün bir hikayesini de şöyle anlatıyor; “Tren geldi o trenden Taşhan’a kadar nasıl gelecek yine at eşek neden? Araba çünkü o zaman Ankara’da bir sayıma göre iki tane derken demir yolu istasyon milli mücadele birlikte inanılmaz da önemli bir hale geliyor. Mustafa Kemal’e Ankaralılar daha sonrasında Mustafa Kemal Paşa çünkü rütbesiz o sıra diyorlar ki size eski ziraat mektebini verelim kullanılmıyor. Çokta büyük başka Ankara’da büyük bina yok oradan merkeze gelmesi o kadar zor ki toplamda iki araba sanıyorum. Birisi Mustafa Kemal’in emrinde ama yok yani arabada yok birde var o dönem için arabanın benzin sorunu, lastik sorunu var. Burası şehre çok uzak bugün ki Keçiören o zaman Mustafa Kemal Paşa ikinci karargâh evini tam bu demir yolunun olduğu yer istasyona koyuyor yani Direksiyon binasını kullanıyor” diyerek devam etti.
“Direksiyon binasında demir yolundaki bina bunu mimari ile de bağlayacak olursak bunu yapan mimar Vedat Tek. Mimar Vedat Tek’in cumhuriyet öncesi bir yapısı var işte burası. Cumhuriyet sonrası binaları da var. Ankara Palas gibi bu anlamda Vedat Tek’in altını çizmek lazım cumhuriyet öncesi ve sonrası Ankara’ya anıt eser bırakan tek mimar. Onun yaptığı bu direksiyon binası direksiyon Almancadan gelir.
Yönetmek Demek Alman Yönetici Binası Aslında Ne Yazık Ki Diğer Bina Gidiyor Bir Tek Direksiyon Binası Kalıyor.
Şimdi de arkasına dev bir alışveriş merkezi gibi bir istasyon yapıldı. İçinden tren geçen alışveriş merkezi de olabilir adı. Bu bina yapılınca eski yapı dünyanın en önemli art deko yapılarından biri olarak hala internette çıkar. O çok gölgede kaldı” dedi.
Yalçın; “Direksiyon binası gelince Mustafa Kemal Paşa burası biraz iyi durumda değil Fikriye Hanım geliyor. Bu eve Fikriye Hanım geldikten sonra burası bir eve dönüşüyor alt kat karargâh toplantıların yapıldığı yer üst katta yatıyorlar. Fikriye Hanım onun tabiri ile paşasını bazen geç saatlere kadar bekliyor. Şimdi burada araba sayısı hemen ortaya çıkacak. Çalışmaya Çankaya’daki köşke gidiyor daha sonra zaten burası kapanıyor üçüncü ev olarak Çankaya’daki Bağ Köşkü’ne geçilecek. Henüz şuanda Mustafa Kemal Paşa Direksiyon binasında yaşıyor. Ama geç saat zifiri karanlık Fikriye Hanım bekliyor ve hep gözü Çankaya civarlarında derken bir çift ışık yanıyor.
O tepede hemen anlıyor ki Mustafa Kemal Paşa toplantısı bitti geliyor. Gecenin çok geç bir saati de olabiliyor. Malum o insanlar hep birlikte fedakârlıkla gerekirse sabaha kadar oturuyorlar. Ama Fikriye hanımda orada paşasını bekliyor. Orada bir çift ışık yandığını görünce yani arabanın farlarının yandığını görünce oda lambasının ışığını arttırıyor. Çünkü Ankara’da elektrik yok zaten iki ışık göründü. Mustafa Kemal Paşa’nın arabası oda aşağıya kilometrelerce uzaktaki Direksiyon binasına baktığında o ışığı görüyor ve biliyor ki Fikriyesi ona en azında bir yorgunluk kahvesi veya bir çorba yapmış yatmamış onu bekliyor. Dolayısı ile direksiyon binasına gittiğimizde idari lambayı görebiliriz”.
Araştırmacı Yazar Necati Yalçın Anlattığı Hikayeden Sonra Sonsöz Olarak Şu Cümlelerle Söyleşimizin Bu Bölümü Son Verdi;
“Taşhan içinde Cumhuriyet’in başında 1920 1923 Cumhuriyet ilan edildiği zaman Hotel De Angora adında bir otel açılıyor. Ankara Oteli şuan ki Hilton gibi neden o dönemde sıcak su var kalorifer var telefon var. Bu üç konfor aracıyla Hotel De Angora bütün milletvekilleri İstanbul’dan geldiğinde orada ağırlanıyor.
Hotel De Angora ve çevresinde Çankırı kapı caddesi üzerindeki bir takım dinlenme eğlence yerleri ve Hisar caddesine doğru çıkarken İstanbul Pastanesi sonra da Karpiç denilen bir lokanta açılıyor bu lokanta İstanbul’dan gelen bir lokanta sahibi görmüş geçirmiş bir insan. Bu işleri çok iyi bilen bir Karpiç lokantası ve 1933’e kadar burada Taşhan’ın içinde daha sonra taşınmış büyümüş ama Taşhan’da duruyor. Taşhan’ın önemi bu çevresindeki bir takım yapılar.”
Küçük bir bozkır kasabası iken koca bir ülkenin Başkenti olan Ankara’nın en eski semti Ulusu tarihi yapısı hikâyeleri ve mimarisini anlatmaya devam edeceğiz. Yarınki bölümümüzde Profesör Dr. Mehmet Tuncer ve Araştırmacı Yazar Necati Yalçın ile ‘Cumhuriyetin ilk yıllarında Ulus’ konuşacağız.
Kaynak : www.sonsoz.com.tr
Kaynak : http://mimdap.org/2018/09/tarih-ycinde-ankaranyn-kalbi-ulus/ (Erişim 30.08.2020)
No comments:
Post a Comment